Avukat Fatih AKBAŞ
Kocaeli Avukat - İzmit Avukat
İletişim: 0 (553) 048 4169
E-Mail: avukatfatihakbas@gmail.com
Kocaeli Boşanma Avukatı
Boşanma avukatı olarak Kocaeli ve çevredeki illerde, aile hukuku alanında mevcut olan tüm davalarda ve hukuki sorunlarınızda sizlere hukuki destek sağlıyoruz. Eğer Kocaeli ve çevresinde aile hukuku alanında bir sorununuz varsa, Kocaeli boşanma avukatı olarak her zaman yanınızdayız.
Aile Hukuku Nedir?
Türkiye'de aile hukuku, aile ilişkilerini, aile içinde oluşan hukuki sorunları ve bunları çözmek için kullanılan hukuki yöntemleri kapsayan bir hukuk dalıdır. Aile hukuku, aile yapısı ve bu yapının oluşumunu, aile içinde yer alan üyelerin hak ve yükümlülüklerini, aile içi çatışmaların çözümüne yönelik hukuki yöntemleri ve aile bireylerinin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen hukuk kurallarını kapsar. Aile hukuku, evlilik, boşanma, ayrılma, çocukların velayeti, gözetimi ve bakımı gibi konuları da kapsar. Aile Hukuku kapsamındaki tüm sorun ve davalarınızı çözmek için bize ulaşabilirsiniz.
Aile Mahkemesi Ne Görev Yapar?
Aile mahkemeleri, 4787 sayılı kanunun 4. ve 6. maddeleri ve 6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun hükümleri doğrultusunda aşağıdaki davaları ve işlemleri incelemekle görevlidir:
-
Şiddet mağduru veya şiddete maruz kalan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla tedbir kararları vermek.
-
Boşanma davaları.
-
Boşanma protokolünün uygulanmasından kaynaklanan davalar.
-
Evlenmenin iptali veya butlanı davaları.
-
Yaş küçüklüğü, gaiplik, kısıtlılık veya bekleme müddeti nedeniyle mahkemenin evlenmeye izin vermesine yönelik davalar.
-
Boşanma davasıyla birlikte veya boşanmadan sonra açılan maddi ve manevi tazminat davaları.
-
Boşanan kadının eşinin soyadını kullanmasına izin davası.
-
Boşanan kadının bekleme müddetinin (iddet müddetinin) kaldırılması davaları.
-
Nafaka davaları.
-
Çocuğun velayeti veya velayetin değiştirilmesine yönelik davalar.
-
Boşanma sırasında mal paylaşımı davaları (katkı payı alacağı, katılma alacağı, değer artış payı alacağı davaları).
-
Aile konutu üzerinde şerh konulması veya şerhin kaldırılması davaları, aile konutu üzerinde sağ kalan eşe intifa hakkı tesisi davaları.
-
Aile mallarının korunması davaları.
-
Aile soyadının değiştirilmesi davaları.
-
Babalık davaları, soybağına itiraz ve iptal davaları, soyabağının reddi davaları.
-
Evlat edinme ve evlatlık ilişkisinin kaldırılması davaları.
Boşanma Nedir?
Boşanma, bir evliliğin yasal olarak sona ermesidir. Boşanma davası ise, evlilikten ayrılma kararının yargı tarafından onaylanması için açılan bir davadır. Boşanma davasının açılabilmesi için çiftin evlilik birliğini koruyamayacaklarını gösteren bir sebep olması gerekir. Bu sebepler arasında iki tarafın uzun süredir ayrı yaşadığı, bir tarafın evliliğe saygısız davrandığı veya bir tarafın evlilik birliğini koruyamayacak bir suç işlediği gibi nedenler sayılabilir. Boşanma davası açıldıktan sonra, hakim tarafından iki tarafın durumu değerlendirilerek boşanma kararı verilir. Boşanma sonrasında ise iki taraf arasındaki tüm hukuki ilişkiler sona erer ve iki taraf da yeniden evlenebilir.
Boşanma davası hakkında daha detaylı bilgi almak için tarafımıza ulaşabilirsiniz. Kocaeli ve çevre illerde vermiş olduğumuz avukatlık hizmeti ile size hukuki destek sağlıyoruz. Müvekkillerimizin dertleri kendi derdimizmişçesine çalışıp, yapılabilecek tüm hukuki müdahaleleri yapmaktayız.
Boşanma Davası Nedir?
Resmi nikah yaparak evlenen kişiler, Medeni Kanun kurallarına göre genel veya özel sebeplerle boşanabilir. Anlaşmalı veya çekişmeli boşanma davaları, aile mahkemelerinde yürütülen bir dava türüdür ve hakim kararı ile sonuçlanır. Boşanma davası açıldığında, nafaka, maddi ve manevi tazminat, ev eşyalarının paylaşımı gibi konular da çözülmesi gereken hukuki sorunlar olabilir. Boşanma davası, eşler arasında yeni hukuki sonuçları da doğurabilir. Örneğin, boşanma davasının açılmasından sonra edinilen mallar, eşler arasında yapılacak mal paylaşımına dahil edilmez. Aile mahkemesi, boşanma davası sonucunda verdiği karar ile çekişmeleri ortadan kaldıracak niteliktedir. Ancak, mal paylaşımı davası boşanma davasının kesinleşmesinden sonra veya aynı zamanda açılsa bile ayrı bir dava olarak yürütülür.
Türkiye'de boşanma davası, evli çiftler arasında boşanma işleminin yargıç kararıyla sonuçlandırılmasını amaçlayan bir hukuki işlemdir. Boşanma davası, aile mahkemelerinde yürütülen bir dava türüdür ve evli çiftler arasındaki hukuki ilişkilerin sonlandırılmasını hedefler. Boşanma davası, evli çiftlerin boşanma sebeplerini, boşanmanın etkilerini ve boşanmanın sonuçlarını düzenleyen hukuki kurallar çerçevesinde yürütülür. Boşanma davası açılması, eşler arasındaki mal rejiminin tasfiye tarihi olarak kabul edilir ve boşanma davasının açılmasından sonra edinilen mallar eşler arasında yapılacak mal paylaşımına dahil edilmez. Boşanma davası sonucunda hakim, boşanma kararı verir ve bu karar ile eşler arasındaki hukuki ilişkiler sona erer.
Boşanma Nedenleri Nelerdir ?
Türkiye'de boşanma davaları, 4721 sayılı Medeni Kanun'a göre iki farklı şekilde açılabilir: anlaşmalı ve çekişmeli. Anlaşmalı boşanma davası, her iki tarafın boşanmanın tüm sonuçları hakkında anlaşarak evlilik birliğini sona erdirdiği bir dava türüdür. Çekişmeli boşanma davası ise, taraflar arasında boşanmada hangi tarafın kusurlu olduğu, maddi ve manevi tazminat, nafaka, velayet, ev eşyalarının paylaşımı gibi konularda bir çekişme yaşandığı bir dava türüdür. Çekişmeli boşanma davaları, genel boşanma sebepleri ve özel boşanma sebepleri olmak üzere iki kategoriye ayrılır. Genel boşanma sebepleri, geçimsizlik, mizaç uyuşmazlığı, hakaret, şiddet, güven sarsıcı davranışlar, evlilik yükümlülüklerini yerine getirmeme gibi sınırsız sayıda neden olabilir. Özel boşanma sebepleri ise kanunda sınırlı sayıda sayılmış olan sebeplerdir: zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışlar, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı gibi sebepler. Özel boşanma sebepleri ile genel boşanma sebepleri farklı hukuki sonuçlar doğurur. Özel boşanma sebeplerinde, davacı karşı tarafın kusurlu olup olmadığını ispatlamak zorunda değildir, yalnızca özel bir boşanma sebebi olduğunu ispatlaması yeterlidir. Genel boşanma sebeplerinde ise, hem davacı hem de davalı birbirinin kusurunu ispatlamak zorundadır.
Anlaşmalı Boşanma Davası Nedir ? Nasıl Açılır ?(TMK 166/3)
Anlaşmalı boşanma, evlilik birliğini sona erdirmek için en yaygın olarak kullanılan boşanma davası türüdür. Bu tür bir boşanma davası açılabilmesi için, evlilik ilişkisinin en az bir yıl sürmüş olması ve eşlerin mahkemeye birlikte başvurmaları ya da bir eşin açtığı davayı diğer eşin kabul etmesi gerekmektedir. Ayrıca, tarafların hakim huzurunda boşanma iradelerini açıklamaları ve bu anlaşmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflar arasında bir anlaşmaya varılması gerekmektedir. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflar tarafından da kabul edilmesi durumunda, boşanma kararı verilebilir. Anlaşmalı boşanma davalarında, tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.
Türkiye'de anlaşmalı boşanma davası açılabilmesi için evlilik ilişkisinin en az bir yıl sürmüş olması gerekmektedir. Bu süre, taraflar arasında yapılan resmi nikahtan itibaren geçen zamanı ifade eder. Taraflar arasında imam nikahı, nişanlılık ya da birlikte yaşama gibi hallerde geçen süre bu sürenin dahil edilmesine dahil değildir. Bu koşul yerine getirilmediğinde, anlaşmalı boşanma davası açılamaz.
Türkiye'de anlaşmalı boşanma davası açılabilmesi için eşlerin mahkemeye birlikte başvurmaları veya bir eşin açtığı boşanma davasını diğer eşin kabul etmesi gerekmektedir. Taraflar ortak bir dilekçe ile başvurarak anlaşmalı boşanma davası açabilirler. Eşlerden birinin açmış olduğu boşanma davasındaki tüm talepleri diğer tarafın kabul etmesi ile de anlaşmalı boşanma davası açılabilir. Boşanma davası çekişmeli olarak açılmış ve devam etmekte iken tarafların anlaşmalı boşanma iradelerini açıklayan protokolü mahkemeye sunmaları veya duruşma esnasında anlaşma şartlarını duruşma zaptına geçirmeleri ile de anlaşmalı boşanma davası açılabilir.
Türkiye'de anlaşmalı boşanma davası açılabilmesi için tarafların hakim huzurunda boşanma iradelerini açıklamaları gerekir. Bu şart, tarafların iradelerinin herhangi bir nedenle fesada uğramamasını sağlamaya yöneliktir. Tarafların boşanma iradelerini hakim huzurunda bizzat açıklamaları gerekmektedir. Boşanma avukatının tarafların yerine geçerek boşanma iradesini açıklaması mümkün değildir, çünkü boşanma, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan biridir. Eğer hakim tarafların iradelerinin herhangi bir nedenle fesada uğradığını tespit ederse, boşanma talebini reddedebilir.
Anlaşmalı boşanma davası, evlilik ilişkisinin en az 1 yıl sürdüğü, eşlerin birlikte mahkemeye başvurdukları ya da bir eşin açtığı boşanma davasını diğer eşin kabul ettiği durumlarda açılabilir. Bu tip bir davada, taraflar hakim huzurunda boşanma iradelerini açıklamalıdır. Ayrıca hakim, anlaşmalı boşanma için taraflar arasında yapılan düzenlemelerin maddi ve manevi tazminat, nafaka, velayet, çocuklar ile kişisel münasebet gibi konulardaki düzenlemelerin uygun olduğuna kanaat getirmesi gerekmektedir. Hakim, gerek görürse bu şartlarda değişiklik yapabilir, ancak tarafların bu değişiklikleri kabul etmeleri durumunda anlaşmalı boşanma gerçekleşebilir. Eğer taraflar arasında uygun bir düzenleme yapılamazsa, dava çekişmeli boşanma davasına dönüşür.
Çekişmeli Boşanma Nedir ? Boşanma Sebepleri Nedir ?
Çekişmeli boşanma, taraflar arasında anlaşma sağlanamaması durumunda açılan boşanma davasıdır. Bu tür bir boşanma davası, özel boşanma nedenleri ve genel boşanma nedenleri olmak üzere iki kategoride açılabilir. Özel boşanma nedenleri, Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 161-165 maddeleri arasında düzenlenmiştir ve bu nedenlerin varlığını ispat etmek, boşanma kararı verilmesi için yeterlidir. Özel boşanma nedenlerine dayanılarak açılan boşanma davalarında, karşı tarafın kusurunu veya fiilin ağırlığını ispatlamak zorunda değildir. Eğer boşanma davası hem genel boşanma nedenlerine hem de özel boşanma nedenlerine dayalı olarak açılmışsa, mahkeme genel ve özel sebepler için ayrı ayrı karar vermek zorundadır.
Özel boşanma nedenleri, zina, hakaret, istismar gibi nedenlerdir ve bu nedenlerin varlığı halinde hakim mutlaka boşanma kararı vermek zorundadır. Genel boşanma nedenleri ise evlilik yüzünden ortaya çıkan anlaşmazlıklardır ve hakim bu nedenler doğrultusunda boşanma kararı verebilir. Eğer çekişmeli boşanma davası hem özel bir boşanma nedenine dayalı olarak açılmışsa ve hem de genel boşanma nedenlerine dayalı olarak açılmışsa, hakim özel boşanma nedeni reddederek genel boşanma nedenlerine dayanarak boşanma kararı veremez. Ancak, özel bir boşanma nedenine dayalı olarak açılan dava ıslah yoluyla genel boşanma nedenlerine dayalı olarak açılmış bir dava hâline dönüşebilir.
Genel Boşanma Nedenleri Nelerdir ?
Medeni Kanun'da anlaşmalı boşanma davasının dinlenebilmesi için bazı şartlar belirlenmiştir. Bunlar, evlilik ilişkisinin en az 1 yıl sürdüğü, eşlerin mahkemeye beraber ya da bir eşin açtığı boşanma davasını diğer eşin kabul ettiği, tarafların hakim huzurunda boşanma iradelerini açıkladığı ve hakimin boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu ile ilgili düzenlemeyi uygun bulduğudur. Çekişmeli boşanma davası ise özel ve genel boşanma nedenlerine dayalı olarak açılabilir. Özel boşanma nedenleri, tarafların kusur oranlarına bakılmaksızın, belirli koşulların ispat edilmesi durumunda hakimin boşanma ya da ayrılık kararı vermesini gerektirir. Genel boşanma sebepleri ise tarafların ortak hayatı sürdüremeyecek derecede evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalıdır ve tarafların kusur oranlarına göre değerlendirilerek hakimin boşanma kararı vermesi gerekir.
Eşlerden biri tarafından açılan çekişmeli boşanma davasında, hakim mahkemeye sunulan anlaşma şartlarının uygun olup olmadığını değerlendirir. Eğer anlaşma şartları uygun bulunursa, hakim boşanma kararı verir. Eğer anlaşma şartları uygun bulunmazsa, dava çekişmeli bir boşanma süreci olarak devam eder. Bu durumda hakim, davalı eşin kusurunu değerlendirir. Eğer davacı eş daha fazla kusurlu ise ve davalı eş boşanmayı reddederse, hakim davanın reddini kararlaştırır. Ancak, eğer davalı eşin itirazı hakkın kötüye kullanımı niteliğinde ise ve evliliğin devamında davalı eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yarar kalmamışsa, hakim boşanmayı onaylar. Davacı eş ise daha az kusurlu ise, davalı eşin itirazının önemi yoktur ve hakim boşanmayı onaylar.
Türk Medeni Kanunu, boşanma davalarının açılmasında özel ve genel boşanma nedenlerini düzenlemektedir. Özel boşanma nedenleri, belli koşulların ispat edilmesi durumunda hakimin boşanma kararı vermesine zorunluluk getirir. Bu nedenler arasında zina, hapis cezası, çocuğun ölümü, kadının hamile olduğunu saklamaması ve terk gibi sebepler yer alır. Genel boşanma nedenleri ise, evlilik birliğinin ortak hayatı sürdüremeyecek derecede temelinden sarsılması halinde dava açılmasına izin verir. Yargıtay İçtihatları, güven sarsıcı davranışlar, cinsel ilişkiden kaçınma, eşlerin aile bireylerine kötü davranması ve hakaret etmesi, aşırı borçlanma sebebiyle icra takibine maruz kalma gibi sebeplerin genel boşanma nedenleri olarak kabul edildiğini belirtir. Ayrıca, anlaşmalı boşanma davası açılması ve ortak hayatın yeniden kurulamaması sebebiyle dava açılması halinde de evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilir.
Ortak hayatın tekrar kurulamaması sebebiyle çekişmeli boşanma davası şartları şunlardır:
Eğer herhangi bir boşanma sebebiyle açılan bir boşanma davası reddedilmiş ve bu reddi kesinleştiren tarihten itibaren üç yıl geçmiş ise, evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve ortak hayatın yeniden kurulamaması nedeniyle eşlerden birinin isteği doğrultusunda boşanma kararı verilebilir. Bu, hangi boşanma sebebiyle açılmış olursa olsun geçerlidir, özel ya da genel. Ancak, bu reddi kesinleştiren tarihten üç yılın daha az geçmiş olması durumunda ya da bu süre içinde ortak hayatın yeniden kurulmuş olması durumunda, boşanma sebebiyle açılmış bir dava daha sonra açılamaz.
Boşanma sebeplerinden birine dayanarak açılmış olan bir davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren en az üç yıl geçmesi durumunda, ortak hayatın yeniden kurulamaması durumunda evlilik birliği temelden sarsılmış olarak kabul edilecek ve eşlerden biri isteği üzerine boşanmaya karar verilecektir (TMK 166/4). Bu maddenin metni, herhangi bir boşanma sebebiyle açılmış olan bir davanın reddine karar verilmesi durumunda, ortak hayatın yeniden kurulamaması sebebiyle boşanma davası açılması halinde evlilik birliğinin temelden sarsılmış olduğunu özel olarak düzenlemektedir. Red kararı üzerinden en az üç yıl geçmiş olması ve bu süre içerisinde ortak hayatın yeniden kurulamadığının ispatı durumunda hakim boşanmaya karar vermek zorunda kalacaktır.
Tarafların geçici bir süreliğine, ortak hayatı yeniden kurma iradesi olmadan bir araya gelmeleri, ortak hayatın yeniden kurulduğu anlamına gelmez. Boşanma davasını açan taraf, kesinleşme kararından itibaren geçen en az 3 yıllık sürede ortak hayatın yeniden kurulamadığını ispat etmek zorundadır. Bu süre asgari olarak kabul edilir ve daha kısa bir süre için ortak hayatın kurulamadığının ispatı boşanma için yeterli olmayacaktır. Ancak bu süreden daha fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen ortak hayat yeniden kurulmuş ise daha sonra bu sebebe dayanılarak boşanma davası açılamayacaktır.
Özel Boşanma Nedenleri Nelerdir ?
Medeni Kanun hükümlerine göre, boşanma davası açılması için özel boşanma sebeplerinin birine dayanılması gerekmektedir. Bu sebepler, zina (aldatma), hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığı olarak sınırlandırılmıştır. Eğer bu sebeplerden herhangi biri söz konusu değilse, genel boşanma sebeplerine dayanılarak çekişmeli boşanma davası açılmalıdır.
Zina(Aldatma) Sebebiyle Çekişmeli Boşanma Davası (TMK m 161)
Zina (aldatma) nedeniyle açılan boşanma davaları, özel boşanma nedenleri arasında en sık görülen türüdür. Zina, bir eşin karşı cinsten birisiyle cinsel ilişki kurması anlamına gelir ve aile birliğinde eşlerin birbirlerine sadakat yükümlülüğünü ihlal eden bir olaydır. Zina, kelime anlamı olarak cinsel birleşme sonucu ortaya çıkabilecek bir olay olarak görülse de, Yargıtay, zina yapıldığı intibaını uyandıran olayların bulunması durumunda da zina sebebiyle açılan boşanma davasının kabulü gerektiğine karar vermiştir.
Zina (aldatma) nedeniyle boşanma davası, eşlerden biri tarafından açılabilir ve uygulamada özel boşanma nedenleri arasında en çok açılan dava türüdür. Zina, eşler arasında sadakat yükümlülüğünü ihlal eden bir cinsel ilişki anlamına gelmektedir. Boşanma davası açılırken, eşlerden biri hem zina sebebine hem de genel boşanma sebebine dayanabilir. Ancak, zina sebebi ile dava açılırken bir süre (hak düşürücü süre) geçmiş olması gerekir. Bu süre, diğer eşin zina olayını öğrenmesinden itibaren altı ay ve her halükarda zina eyleminin bitmesinden itibaren beş yıldır. Hak düşürücü süre geçtikten sonra sadece zina sebebine dayalı olarak açılacak boşanma davaları reddedilir. Ancak, zina ve genel boşanma nedenlerine aynı anda dayanılarak dava açılmışsa, zina ispatlandığı takdirde zina sebebiyle değil, ortak hayatın temelinden sarsılmış olması nedeniyle boşanma kararı verilmelidir. Zina sebebi ile eşini affeden diğer eşin dava hakkı yoktur. Af, örtülü ya da açık olarak yapılabilir ve sözlü ya da yazılı olarak da verilebilir. Af, zina sebebi ile açılmış olan davadan feragat etme anlamına gelir ve aynı olaylara (zina) dayanılarak boşanma davası açılmasını engelleyebilir.
Bir eşin zina gerçekleşmeden önce zinaya izin vermesi, af niteliğinde olmaz ve bu nedenle af edilmemesi gerekir. Ancak, zina gerçekleştikten sonra af mümkün olabilir. Diğer eşin zinaya açıkça izin vermesi ya da zina sırasında sessiz kalarak örtülü olarak onay vermesi, genel boşanma sebeplerine dayanarak açılacak boşanma davasında davaya itiraz edilemez ve Yargıtay bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirerek boşanma kararı verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Zina sebebiyle açılan boşanma davalarında, diğer eş zina yapan eşten manevi tazminat talep edebilir. Bu talep, genel hükümler çerçevesinde değerlendirilerek karara bağlanır. Ayrıca, çocukların velayeti konusunda da genel hükümler uygulanır. Bu nedenle, çocukların velayetinin zina yapan eşe verilmesi, çocukların yararını dikkate alınarak değerlendirilebilir. Ancak, hukuken iyi (sadık) bir eş olmak ile iyi bir ebeveyn olmak farklı kavramlar olarak kabul edilir ve bu durum çocukların velayeti kararının verilmesinde de dikkate alınır.
Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış Sebepleri ile Çekişmeli Boşanma Davası
(TMK m 162)
Özel boşanma sebepleri arasında yer alan hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, çekişmeli boşanma davası açılması için gerekli koşullardır. Özel boşanma sebepleri, Medeni Kanun'un belirlediği sınırlı hallerdir ve eşlerden birinin diğerine yönelik kasıtlı olarak yaşam hakkına karşı yönelik fiiller, eşe eziyet veren ve acı çektiren bedeni ve ruhsal sağlığını bozan davranışlar veya ağır derecede onur kırıcı hareketler olması halinde çekişmeli boşanma davası açılması mümkündür. Yargıtay, dövme, mahzene kapatma, aç ve susuz bırakma, bilinçli olarak bulaşıcı hastalık bulaştırma, işkence etme gibi eylemlerin pek kötü muamele olarak kabul edilmesine karar vermiştir. Ayrıca, söz, eleştiri veya şaka yollu olarak söylenen sözler ağır derecede onur kırıcı davranış olarak kabul görmemektedir.
Hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış nedeniyle açılacak boşanma davalarında hak düşürücü süre altı ay ve beş yıldır. Bu süreler, eşlerden birinin boşanma sebebini öğrenmesinden başlar ve bu sebebin meydana geliş tarihinden itibaren geçerlidir. Eşlerden birinin af dilemesi, bu davalar için geçerli değildir. Ayrıca, hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış sebeplerine dayanarak açılan boşanma davalarında, şikayetçi eşin, suç duyurusunda bulunma hakkı da vardır. Ancak, bu hak, ceza davasının sona erdirilmesiyle birlikte kalmaz ve şikayetçi eş hâlâ bu nedenlerle çekişmeli boşanma davası açabilir.
Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedenleri İle Çekişmeli Boşanma Davası (TMK m 163)
Eşlerden biri, toplum nezdinde utandıran, aşağılayan ve yüz kızartan suçlar işlediği ya da haysiyetsiz bir hayat sürdüğü için diğer eşle birlikte yaşamak beklenemezse, o eş her zaman çekişmeli boşanma davası açabilir (TMK 163). Örnek olarak, hırsızlık, dolandırıcılık, rüşvet, irtikap, hileli iflas, uyuşturucu madde kullanımı ve ticareti gibi suçlar küçük düşürücü suçlar olarak kabul edilebilir. Ancak, belli bir ideolojiyi savunmak amacıyla yapılan siyasi açıklamalar, gösteriler, yürüyüşler ve toplantılar, Ceza Kanunu'na göre suç olsa bile küçük düşürücü suç olarak kabul edilmemesi gerekir.
Eşlerden birinin işlediği suçun, toplumda utandırıcı, aşağılayıcı veya yüz kızartıcı olması durumunda, diğer eşin açacağı boşanma davasında geçerli bir sebep olabilir. Hangi suçların bu nitelikte olup olmadığı, her olayın özelliklerine göre hakim tarafından takdir edilecektir. Örneğin, öldürme veya yaralama suçlarının meşru müdafaa veya zaruret koşulları dahilinde işlenmiş olması durumunda, küçük düşürücü suç olarak değerlendirilmemesi gerekir. Benzer şekilde, hırsızlık suçunun zaruret halinden kaynaklanmış olması durumunda da, küçük düşürücü suç olarak kabul edilmemesi gerekmektedir.
Eşlerden biri, toplumun namus, şeref ve itibar değerlerine aykırı bir yaşam tarzı benimser ve bu şekilde sürekli olarak yaşarsa, diğer eş onunla birlikte yaşamasını beklenemez ve bu nedenle çekişmeli boşanma davası açabilir (TMK 163). Örnekler olarak ayyaşlık, genelev işletmeciliği, jigololuk ve kumarbazlık gibi davranışlar verilebilir.
Eşlerden biri tarafından işlenen küçük düşürücü bir suç veya haysiyetsiz bir hayat sürdüğü tespit edilirse, diğer eş boşanma davası açabilir. Bu sebeplerin aksine, eşlerden biri diğer eşini affetmiş olabilir ancak bu durum boşanma davası açılmasını engellememektedir. Af olsa bile, küçük düşürücü suç işlenmesi veya haysiyetsiz hayat sürdürülmesi gibi hukuki sebeplerle boşanma davası açılabilir.
Terk Nedeniyle Açılacak Çekişmeli Boşanma Davası (TMK m 164)
Terk sebebiyle açılacak boşanma davalarında, bir eşin diğer eşin ortak konutu terk etmesi, diğer eşin haklı bir sebebi olmaksızın ortak konuta dönmemesi, bir eşin diğerini ortak konutu terk etmeye zorlaması veya bir eşin haklı bir sebep olmaksızın diğer eşin ortak konuta dönmesini engellemesi gibi nedenlerin varlığı gerekir. Ayrıca, terkin en az altı ay sürekli olarak devam etmesi ve ihtar yapılmasına rağmen terk eden eşin haklı bir sebebi olmaksızın ortak konuta dönmemesi gerekir.
Eşlerden biri, diğer eşi ortak konutu terk etmeye zorlarsa veya terkin en az altı ay kesintisiz sürmüş ve halen devam etmekte olması sebebiyle boşanma davası açılabilir. Ayrıca, eşlerden biri haklı bir sebebi olmaksızın ortak konuta dönmemesi nedeniyle de boşanma davası açılabilir. Ancak, terk sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için öncelikle eşlerden birinin usulüne uygun olarak ihtar yapması gerekmektedir. Bu ihtar, en az dört ay önce yapılmış olmalı ve ihtara iki ay içinde uyulmamış olması gerekir. İhtarname, davet edilen evin açık adresini ve anahtarın bulunacağı yeri belirtmeli, davet edilenin yol gideri de ihtarname ile gönderilmelidir. Eşlerden biri, ihtara uymazsa ve haklı bir sebebi olmaksızın ortak konuta dönmezse, boşanma davası açılabilir. Bu durumda, hakim re'sen usulüne uygun olarak ihtarname gönderilip gönderilmediğini inceler.
Eşlerden biri, diğer eşin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi veya diğer eşin haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmemesi sebebiyle boşanma davası açabilir. Bu tür bir boşanma davasına "terk" sebebiyle çekişmeli boşanma davası denir. İhtarname ile ortak konuta dönen eşin kusurlarını diğer eşin affettiği kabul edilir ve bu sebeple ihtarname gönderen eş diğer eş ortak konuta döndükten sonra ihtarnamedeki sebeplere dayanarak boşanma davası açamaz. Ancak, ihtarname kendisine tebliğ edildikten sonra boşanma davası açan eş, terk sebebine dayanarak ayrı yaşama hakkına sahip olmayacaktır. Terk, mutlak boşanma sebeplerinden biri olup evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi maksadı ile yapılmalıdır. Geçici olarak ya da öteki eşin bilgisi ve rızası dahilinde evden ayrılmış eş müşterek konutu terk etmiş sayılmaz.
Boşanma sebebi olarak terk edilme durumu, eşlerden birinin diğer eşini ortak konutu terk etmeye zorlaması veya diğer eşin ortak konuta dönmesine engel olunması gibi nedenlerle dava açılabilir. Bu tür bir boşanma davası, eşlerden birinin haklı bir sebep olmaksızın ortak konutu terk etmesi veya diğer eşin ortak konuta dönmemesi gibi koşulların gerçekleşmesine göre değerlendirilir. Öte yandan, eşlerden birisinin haklı bir sebep olmadan ortak konutu terk etmesi ve diğer eşin hoşgörü ile bu durumu karşılaması durumunda, boşanma davası açılmaz. Ayrıca, ortak konuta dönüş için gönderilen ihtarnamenin samimi olması ve ortak hayatı inşa etme amacının olması da önemlidir.
Akıl Hastalığı Nedeniyle Açılan Çekişmeli Boşanma Davası (TMK m 165)
Türk Medeni Kanunu (TMK) 165. maddesi uyarınca, bir eşin akıl hastası olması ve bu yüzden ortak hayatın diğer eş için çekilmez hâle gelmesi durumunda, resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmiş olması koşuluyla, bu eş boşanma davası açabilir. Ancak, bu eşin akıl hastalığı evlilik süresi içinde ortaya çıkmış olması gerekir. Eğer eşlerden birisinin evlilikten önce akıl hastalığına yakalanmış olması durumunda, TMK 145. maddesi uyarınca, mutlak boşanma nedeniyle evliliğin iptali davası açılabilir.
Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için, akıl hastalığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmiş olması ve bu hastalığın evlilik ilişkisinin devamını diğer eşten beklenmeyecek derecede etkilemesi gerekir. Bu nedenle, akıl hastalığı sebebiyle açılacak boşanma davası ancak mutlak boşanma sebeplerine dayanılarak açılabilir. Akıl hastalığına yakalanan eşin hastalığı sebebiyle yapmış olduğu ve ortak yaşamı çekilmez kılan kusurlu hareketler iradi olmadığından, bu hareketler için kusur atfedilemez. Akıl hastalığı sebebiyle açılacak boşanma davası her zaman açılabilir ve hak düşürücü bir süre bulunmamaktadır.
Boşanma Davasında Kullanılabilecek Deliller Nelerdir ?
Çekişmeli boşanma davası, aile hukuku davası olarak kategorize edilen ve genel veya özel boşanma nedenlerine göre şekillenen bir dava türüdür. Bu tür bir dava açıldığında, taraflar iddialarını çeşitli delil araçları kullanarak ispat etmeye çalışırlar. Boşanma davasının ispatı için genellikle tanık beyanları, telefon görüşme kayıtları veya içerikleri, mesajlar, sosyal medya içerikleri, uçak ve otel kayıtları, güvenlik kamerası görüntüleri, fotoğraflar, video kayıtları, banka kayıtları ve kredi kartı ekstresi gibi deliller kullanılır.
Aile mahkemeleri, boşanma davasında kesin delillerle bağlı olmayıp her türlü delili serbestçe takdir ederler. Bu nedenle, mahkeme hakimi tarafların yemin etmesini istemeyecektir. Tüm deliller toplandıktan sonra, mahkeme hakimi, açılan boşanma davasının özelliğine göre genel veya özel boşanma nedenlerinin somut olayda ispatlanıp ispatlanmadığını değerlendirerek boşanma kararı verebilir veya davanın reddine karar verebilir.
Nafaka Nedir ? Nafaka Davası Nedir?
Nafaka, boşanma sonucu yoksulluğa düşebilecek olan tarafın diğer taraftan mali gücüne göre süresiz olarak talep edebileceği bir ödeme şeklidir. Nafaka alacaklısının kusurlu olması şart değildir ve yoksulluğa düşecek tarafın boşanmaya yol açan olaylarda kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak, belli durumlarda nafaka yükümlülüğü sona erebilir, örneğin nafaka alacaklısının iş bulması, yoksulluğu ortadan kalkması veya yeniden evlenmesi gibi sebeplerle. Ayrıca, tarafların mali durumlarında değişiklik olması veya hakkaniyet gerektirirse, nafaka miktarı artırılabilir veya azaltılabilir.
Türkiye hukuk sisteminde boşanmadan kaynaklanan üç çeşit nafaka vardır:
1- Tedbir nafakası, geçici bir koruma önlemidir ve sadece boşanma davası sürerken ve ayrılık davasında talep edilebilir. Hakim, tarafların mal varlıklarını ve ekonomik güçlerini değerlendirdikten sonra, maddi açıdan zayıf durumda olan tarafa tedbir nafakası ödemesi için karar verebilir. Bu karar hakim tarafından inisiyatif olarak verilebilir veya taraflar da davanın herhangi bir aşamasında talep edebilir. Tedbir nafakası, hakimin incelemesi sırasında cinsiyet ayrımı yapılmaksızın, mali gücü zayıf olan ve geçimini sağlamak için nafaka gereksinimi olan herhangi bir kişiye verilebilir. Tedbir nafakasının verilmesinde, nafaka alacaklısının kusur durumu araştırılmaz ve daha ağır kusurlu olan tarafa da verilebilir. Çocuklar için tedbir nafakası verilmesi için, hakkında nafaka verilecek çocuğun reşit olmaması gerekir. Tedbir nafakası, boşanma kararının kesinleşmesine kadar sürer.
2-Yoksulluk nafakası, boşanma sonrası yoksulluğa düşecek tarafın süresiz olarak talep edebileceği ödemedir. Yoksulluk nafakası talep eden tarafın, diğer taraftan daha ağır kusurlu olması önem arz etmez. Yoksulluk nafakası, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek tarafın geçimi için istenebilir. Ancak, yoksulluğa düşmeyecek, kendi malvarlığı ve geliriyle hayatını sürdürebilecek taraf yoksulluk nafakası talep edemez. Yoksulluk nafakası talep edilmek için, tarafların boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmaları gerekir. Yoksulluk nafakası talebi, boşanma davası devam ederken veya boşanma davasından ayrı olarak da ileri sürülebilir. Boşanma davasından sonra ayrı bir dava ile talep edilecekse, yoksulluk nafakasının zamanaşımına uğramaması için, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde talep edilmesi gerekir. Yoksulluk nafakası süresiz olarak verilir, ancak nafaka alacaklısının evlenmesi veya ölmesi durumlarında kendiliğinden kaldırılabilir. Ayrıca, yoksulluğun ortadan kalkması, nafaka alacaklısının evlenme olmadan fiilen evliymiş gibi bir başkasıyla yaşama ve haysiyetsiz hayat sürme gibi durumlarda da mahkeme kararıyla kaldırılabilir.
3- İştirak Nafakası; Bu nafaka türü, boşanma davasında çocuğun velayetine sahip olmayan eşin velayet sahibi eşe çocuğun bakımı, eğitimi ve diğer giderleri için ödemesi gereken paradır. Bu nafaka, velayet verilmeyen eş tarafından ödenir ve çocuğun bakımı için verilir, bu nedenle eşlerin kusur durumu önemli değildir. İştirak nafakası, boşanma veya ayrılık kararının kesinleşmesiyle birlikte verilir ve önceden "tedbir nafakası" olarak verilmiş olan nafakaların bu şekilde değiştirilmesine karar verilir. İştirak nafakası, çocuğun 18 yaşını doldurması, evlenmesi veya Türk Medeni Kanunu'nun 12. maddesi gereğince mahkeme kararıyla ergin sayılması ile son bulur. Ayırt etme gücüne sahip olmayan çocuk için, kayyım veya vasi tarafından da nafaka davası açılabilir. Ayırt etme gücüne sahip olan çocuk da nafaka davası açabilir.
Nafaka, boşanma sürecinde eşlerin birbirlerine olan maddi yükümlülüklerini karşılamak amacıyla belirlenen bir ödemedir. Nafaka, geçici olarak verilebilen "Tedbir Nafakası" ve boşanma kararının kesinleşmesinden sonra verilebilen "İştirak Nafakası" ve "Yoksulluk Nafakası" olmak üzere üç türde olabilir. Tedbir Nafakası, boşanma davası süresince maddi olarak zayıf durumda olan tarafa verilebilir. Yoksulluk Nafakası ise, boşanma ile yoksulluğa düşme ihtimali olan tarafa verilebilir. İştirak Nafakası ise, velayet bırakılan eşten, müşterek çocuğun bakımı, eğitimi ve diğer giderlerini karşılaması için talep edilebilir. Nafaka ödemesi yapılmaması durumunda, cebri icra yoluyla tahsil edilebilir. Bunun için İcra İflas Kanunu'na göre düzenlenen sıralamada nafaka alacağı öncelikli olarak ödenir ve nafaka borçlusunun maaşına haciz konulabilir. Nafaka ödemesi yapılmaması halinde, nafaka alacaklısının şikayeti üzerine nafaka borçlusu İcra İflas Kanunu'nun 344. maddesi uyarınca 3 aya kadar tazyik hapsine mahkum edilebilir.
Mal Rejimi Nedir?
Mal rejimi davası, evlilik birliğini sonlandırmak isteyen kişilerin ortak veya ayrı ayrı edindikleri malların ve ekonomik değerlerinin nasıl dağıtılacağını belirlemek için açılan bir süreçtir. Bu konu gün geçtikçe önem kazanmaktadır çünkü evlilik birliğinin sona ermesi halinde taraflar arasındaki mali ilişki hukuken nasıl olacaktır. Eşler arasındaki mal rejimine ilişkin kurallar Türk Medeni Kanunu'nda düzenlenmiştir.
Kaç Tane Mal Rejimi Vardır ?
Türkiye'de, evlilik birliğinin sona ermesi durumunda uygulanacak mal rejimleri şunlardır: mal ayrılığı rejimi, paylaşmalı mal ayrılığı rejimi, mal ortaklığı rejimi ve edinilmiş mallara katılma rejimi. Eşler, istedikleri bir mal rejimi sözleşmesi yaparak yasal mal rejiminden farklı bir rejimi seçebilirler. Ancak, eşler herhangi bir mal rejimi sözleşmesi yapmamışsa, evliliğin sonlanması durumunda uygulanacak olan rejime "yasal mal rejimi" denir. Türk Medeni Kanunu'na göre, yasal mal rejimi olarak uygulanan rejim 1 Ocak 2002 tarihinden bu yana "edinilmiş mallara katılma" rejimidir. Bu rejim, evliliğin sona ermesi durumunda edinilmiş olan mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar. Önemli olan, mal tasfiyesi aşamasında hangi malların edinilmiş mal, hangi malların kişisel mal olduğunu doğru belirlemektir, çünkü bu sayede bir eşin hak kaybı yaşaması önlenir. Edinilmiş malların örnekleri arasında çalışma karşılığı edinilenler, sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumları tarafından yapılan ödemeler (emekli maaşı gibi) yer alır. Kişisel malların örnekleri ise, eşlerden birinin yalnız kişisel olarak kullandığı eşyalar (saat, mücevher, cep telefonu gibi) olabilir.
Mal Rejimi Davası Ne Zaman Açılabilir?
Mal rejimi tasfiyesi davasının incelenip hüküm kurulabilmesi için öncelikle evlilik birliğini sonlandıran bir davanın kabul edilip kesinleşen bir kararın olması gerekir. Bu talepler, boşanma davasından ayrı olarak açılacak mal rejimi davasında ele alınır. Ayrıca, mal rejimi davası sürerken eşin mal kaçırmasını önlemek ve herhangi bir hak kaybına uğramamak için çeşitli hukuki yollara başvurulmalıdır.
İhtiyati tedbir, bir hak veya alacak için açılan bir dava sonucunda elde edilmesinin temini amacıyla geçici olarak koruma amacıyla davacı lehine başvurulan bir önlemdir. İhtiyati tedbir kararı ile mahkeme, dava konusu mal veya hak muhafaza altına alınarak, üçüncü kişilere devrin engellenmesi veya zararın doğmasına yol açacak herhangi bir durumun bertaraf edilmesi için gerekli tedbirleri alabilir. Ancak, kanun maddesi gereği mahkeme bu talebi kabul etmek zorunda değildir ve usulüne uygun olarak hazırlanmış ve ihtiyati tedbirin gerekliliğini ikna edici bir talebin mahkemeye iletilmesi gerekir. Önemli olan uyuşmazlıkların bir avukat aracılığıyla takip edilmesidir, çünkü bu tür davalar önemlidir.
Babalık Davası Nedir ?
Babalık davası, evlilik dışında doğan bir çocuğun babasının tanınıp, soybağı ilişkisi kurulması amacıyla açılan bir davadır. Bu dava, evlilik dışında doğan bir çocuğun babası çocuğunu tanımazsa, anne ya da çocuğun tarafından babaya karşı açılır ve babalık haklarının hükmü ile kurulur. Babalık davası, çocuğun ana rahmine düştüğü ana kadar geçmişe etki eden ve çocuğun önceden ölmüş olsa bile mirasçı olmasına olanak veren yenilik doğurucu bir davadır. Ancak, geçmiş zaman için nafaka isteme hakkı yoktur.
Babalık Davasını Kim Açar ? Nasıl Açar ?
Türk hukukunda, babalık davasını açma hakkı anne ve çocuğa tanınmıştır. Bu hak birbirinden bağımsızdır ve anne ve çocuğun aynı anda dava açabileceği gibi, ayrı ayrı da dava açabilirler. Eğer anne ve çocuğun ayrı ayrı açtıkları davalar aynı kişiye karşı ve aynı mahkemede açılmışsa, davalar birleştirilir. Eğer babalık davası anne tarafından açılmışsa, çocuğun temsilini kayyım aracılığıyla yapar. Anne ve çocuğun dava hakkı mirasçılara geçmez, ancak dava açıldıktan sonra ölmeleri halinde mirasçılar davaya devam edebilir. Babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya doğumdan sonra açılabilir. Doğumdan sonra açılan babalık davasında, annenin dava hakkı doğumdan başlayarak bir yıl süreyle geçer ve bu süre çocuğa hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihten itibaren işlemeye başlar. Kayyım atanmışsa, süre atamanın kayyıma tebliği tarihinden ibaren başlar.
Babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya doğumundan sonra açılabilecek bir davadır. Bu dava, çocuğun babasının kim olduğu konusunda hüküm verilmesi amacıyla açılır. Bu davayı açma hakkı anne ve çocuğa tanınmıştır ve bu hak birbirlerinden bağımsızdır, yani anne ve çocuk ayrı ayrı da dava açabilirler. Ancak, aynı kişiye karşı açılan davalar birleştirilebilir. Babalık davası, baba veya baba ölmüşse mirasçılarına karşı da açılabilir. Bu davada, anne tarafından açılmışsa çocuk davada kayyım aracılığı ile temsil edilir. Babalık davası açılırken, çocuğun bir erkeğe soybağı ile bağlı olduğu durumda, çocuk bu kişinin soybağının reddi davasını açmadan babalık davası açamaz. Ayrıca, baba olma ihtimali söz konusu olan birden fazla erkek hakkında da bu dava açılabilir.
Babalık Davasının Şartları Nelerdir ?
Nasıl İspat Edilir ?
Babalık davası, bir erkeğin çocuğunun babası olduğunu iddia etmesi ve bunu kanıtlamaya çalışması için açılan bir davadır. Bu dava, çocuğun annesinin bilinmesi ve çocuğun bir diğer erkekle soybağı ilişkisi olmaması koşuluyla açılabilir. Ayrıca, babalık davasının taraflarını düzenleyen yasada belirtilen ihbar yükümlülüklerinin yerine getirilmesi de gereklidir. Özetle, babalık davası, bir erkeğin çocuğun babası olduğunu iddia etmesi ve bunu kanıtlamaya çalışması için açılan bir davadır, ancak çocuğun annesi ve diğer bir erkekle soybağı ilişkisi olmaması koşuluyla ve yasal ihbar yükümlülüklerinin yerine getirilmesi şartıyla açılabilir.
Babalık davasında, davacı olan kişinin çocuğun babası olduğunu iddia etmesi ve bunu kanıtlaması gerekir. Davalı olan kişi ise çocuğun babası olmadığını iddia ederek, bu iddiasını kanıtlamaya çalışır. Babalık davasında, kanunda aksine bir hüküm bulunmaması halinde, davacının ve davalının haklarını dayandırdığı olguları ispatlaması gerekmektedir. Bu nedenle, davacı, çocuğun babası olduğunu iddia ederek, davalı ile çocuğun anası arasında cinsel ilişkiye girildiğini kanıtlamaya çalışır. Bu cinsel ilişki, tanık anlatımları, mektuplar, sık ziyaretler, ödemeler gibi delillerle ispat edilebilir. Eğer davacı, babalık karinesinin oluşmasını sağlayacak hususları ispat edemezse, tıbbi ve bilimsel testler gibi yöntemlerle çocuğun babasının kim olduğunu tespit etme imkânı vardır.
Davacı, babalık davasında çocuğun babası olduğunu iddia ederek, babalık karinesinin oluşmasını sağlayacak hususları ispat etmeye çalışır. Eğer davacı, bu hususları ispat ederse, ispat yükü davalıya geçer ve davalının çocuğun babası olmadığını iddia ederek, babalık karinesini çürütme yükümlülüğü doğar. Davalı, bu yükümlülüğü yerine getirirse, bilimsel inceleme yöntemlerine başvurarak, baba olmadığını doğrudan ispat etme hakkına da sahiptir. Bu yöntemler arasında, tıbbi raporlar, DNA testleri gibi tıbbi ve bilimsel testler yer alabilir. Özetle, babalık davasında, davacı çocuğun babası olduğunu iddia ederek, babalık karinesinin oluşmasını sağlar. Eğer davacı, bu hususları ispat ederse, ispat yükü davalıya geçer ve davalının çocuğun babası olmadığını iddia ederek, babalık karinesini çürütme yükümlülüğü doğar. Bu yükümlülüğü yerine getirirse, bilimsel inceleme yöntemlerine başvurarak, baba olmadığını doğrudan ispat etme hakkına da sahiptir.
Babalık Davasının Sonucunda Ne Olur ?
Babalık davası, evlilik dışı çocuğun babasını belirleme ve çocuk ile babası arasındaki soybağı ilişkisini hukuki olarak kurma amacıyla açılan bir davadır. Davayı açabilecek olan taraflar anne, çocuk veya ikisi birlikte olabilir. Eğer babalık davasında davalının baba olduğu hükme varılırsa, anne lehine bazı mali haklardan faydalanma hakkı doğar. Bunlar doğum giderleri, doğumdan önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderleri ve gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderlerdir. Babalık hükmü ile soybağı ilişkisi kurulması, çocuk açısından da bazı hukuki sonuçları beraberinde getirir. Bu sonuçlar arasında çocuğun babası ile kişisel ilişki kurma hakkı, babası tarafından nafaka ödenmesi ve babasının mirasçısı olma hakkı bulunur.